Milletvekili seçimlerinin ardından upuzun günler geçti. Ana muhalefet partisi CHP’nin yanlış politikaları sonucu milletvekili seçiminde uğradığı yenilgiyle beraber ortalığa bir sessizlik çöktü. Millet ittifakının liderlerini bekledik günlerce; ortaya çıkıp en azından kendilerine oy verenlere muhalif kanadı yenilgiye götüren sebepleri, sorumluları açıklasınlar diye… Heyhat günlerce kimse ortaya çıkmadı, sonra ufak ufak ekranlarda görünmeye başladılar. İttifak ortaklarının her biri son genel seçimlerde TBMM’ne soktukları milletvekili sayısının analarının ak sütü kadar helal olduğunu bu millete anlattılar; hatta bazıları bağıra çağıra. Ana muhalefet partisi CHP ise, yaptığı anlamsız altılı ittifakla TBMM’de 40 milletvekilliğini ittifak ortaklarına hediye ettiği gibi dağılan ittifak ortaklarının aldıkları meclis sandalyeleriyle şişine şişine övünürlerken halkın karşısına çıkıp, yaptıkları ittifakın yanlış olduğunu halka itiraf etmekten kaçındı.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu birtakım çok da anlam taşımayan açıklamalarda bulunup bir kenara çekildi. CHP sus pus… Kendi içinde o günden bu yana hala değişim masallarıyla avunduğu gibi genel başkanını değiştirmek için gereken adımı atamıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğüne denilecek bir şey yok ama, siyasi partiler rekabetle ve halkın taleplerini iyi okumakla oy kazanırlar. Dürüstlük zaten kişinin sahip olması gereken bir varsayım olduğundan hareketle Kılıçdaroğlu’ndan geriye ne kalıyor? Bu toplumun seçmenini hiç anlamamış olduğunu söylemek bence hiç de yanlış olmaz. Her zaman zenginliği alkışlamış, zenginlere saygı duyan bir toplum önüne orta sınıf bir mutfağı benimseyen ve eşine yardım eden bir erkek portresi çizmek halkın hiç te beğendiği bir şey olamaz ki…  Seçimler parti başkanlarının bilgelik yarışı değildir. Belki de başarının ilk adımı parti başkanının ve parti yetkililerinin kendilerine halkın gözüyle bakabilmelerinden geçiyordur. Toplumumuzun çok büyük çoğunluğu siyasi partinin kendilerine neler vaat ettiğine değil de o parti başkanının başarı öyküsüyle etkileniyor. Üstelik birçok seçim kaybetmiş bir Kılıçdaroğlu hiç cazip bir başkan adayı değildi. Ama ısrar etti ve CHP seçmeni yine de sandığa koştu; Belki de olur diye… Olmadı işte.

Geçmiş seçimlerde CHP’nin asıl en büyük hatası sanki bu son seçimmiş gibi kendi kimliğinden apayrı bir noktaya sürüklenmiş olması. Avrupa Sosyalist Partiler Birliği’ne üye CHP’nin geçtiğimiz seçimlere girerken bu üyeliğine hangi açıdan bakarak tamamen muhafazakâr sağ liberal partileri yanına alarak girdiğini anlamak mümkün değil. Altılı masa denen şey CHP’nin kendi kimliğini yok sayarak seçimlerden zaferle çıkacağı yanlışını hayata geçirdiği bir masal. Bu yanlış, aldığı sonuçla şaşırmış CHP’nin bugünkü darmadağın durumunu açıkça izah ediyor. Bir ana muhalefet partisi var zannediyoruz ama yaşadığımız günlerde CHP kendi içinde yaşadığı karmaşayı bırakıp muhalefet yapmayı düşünemiyor bile.

Bence CHP’nin yapması gerekenler artık belirgin görünüyor. Şöyle ki:

1 – Genel başkan Kılıçdaroğlu artık bir an bile beklemeden derhal istifa etmeli, halka yakın durduğu çok belirgin olan adaylardan biri parti kararıyla genel başkanlığa getirilmeli.

Sayın Kılıçdaroğlu, kaptanlık iddianızdan ve gemiyi limana kendinizin götüreceği inadınızdan vazgeçin. Bakın gemi sizin yönetiminizde karaya oturmuş görünüyor. ÜLKELER, YÖNETİM AÇISINDAN HÜMANİST KİŞİLİKLERLE DEĞİL, GÜÇLÜ, KARARLI, RADİKAL YAPILI KİŞİLİKLERLE HEDEFE VARABİLİR. Sayın Kılıçdaroğlu partinin bir neferi olarak halkın arasında ve bütün sorunlarda partinin hareketli organları içinde çalışmalarını sürdürürse partiye daha faydalı olacaktır.

2 – CHP yeni parti başkanı ile programlı ve hızlı bir çalışmayla son seçimlerden bu yana ilgilenmediği muhalefet görevine dönmeli. Ekonomik sıkıntıların giderek ağırlaştığı günümüzde kendisine oy vermiş seçmenleri partisinin yanında olduğunu ve geliştireceği politikalarla haklılıklarını savunmaya çalıştığını bilmek istiyor. BU KADAR AĞIR SIKINTILARIN YAŞANDIĞI BİR DÖNEMDE HALA YAKLAŞAN YEREL SEÇİMLERLE İLGİLENMEK YERİNE PARTİDEKİ DEĞİŞİMİN ÖNÜNÜ BİR TÜRLÜ AÇAMAMAK, DAHA DOĞRUSU AÇMAMAKTA ISRAR ETMEK, HALKTA NASIL BİR GÜVEN DÜŞÜKLÜĞÜ YARATIYOR BİLEMİYOR MUSUNUZ?

3 – Yaklaşan yerel seçimler için CHP’nin artık ittifaklar peşinde koşmaması gerekiyor. CHP bir sosyal demokrat partidir. Muhafazakâr liberal partilerle ittifak yaparsa geçtiğimiz seçimlerde olduğu gibi yine ağır zararla çıkacaktır. Çünkü CHP’nin temel değerlerinden ayrılarak muhafazakâr liberal partilerle ittifak yapması halinde zaten o partilerin adayları o partilerin seçmenlerince seçilecek, o parti adaylarına ittifak kurallarınca ayrılacak seçim bölgelerinde CHP alan kaybedecektir. Son TBMM seçimlerinde kaybettiği 40 milletvekilliği gibi… BİR SİYASİ PARTİNİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ TEMEL POLİTİKALARINA SADIK KALMASIDIR. SEÇİM KAZANIRSINIZ VEYA KAZANMAZSINIZ AMA SAYGIN BİR MUHALEFET PARTİSİ OLARAK VATANDAŞLARIN YANINDA VE GÜÇLÜ OLARAK SİYASİ MUHALEFETİNİZİ SÜRDÜRÜRSÜNÜZ.

4 - Ana muhalefet CHP, artık süratle toparlanmalı, ittifakların tamamını reddetmeli; sosyal demokrat özüne dönerek seçimlere doğru adaylarla hızla hazırlanmalıdır. UNUTMAYIN Kİ, BUGÜN GELİNEN NOKTADA TOPLUMSAL FAKİRLEŞME O KADAR DERİNLEŞMEKTEDİR Kİ, SOSYAL DEMOKRAT TEDBİRLERİ HAYATA SOKACAK BİR MUHALEFET PARTİSİNİN ÖNÜ HİÇ OLMADIĞI KADAR AÇIK OLACAKTIR.

Haydi CHP silkin ve kendine gel!.. Son seçimler için terk ettiğin temel değerlerini tekrar, gerçekten temel değerler olarak benimse, muhafazakar ve liberal ittifakları elinin tersiyle it… Vatandaşın senden beklediği bu artık... CHP’ne yakışan da bu olacak…