Bölüm 1

Son günlerde şimdilik sokaktaki insanı ilgilendirmese bile Rusya ve Batılı güçler arasında anlaşma sağlanamazsa dünya insanlığını çok yakından ilgilendirecek bir tahıl koridoru sorununun çıkmaza girmiş olduğu yazılı basında yer tutuyor.

Biraz hafızalarımızı yoklayalım. SSCB’nin dağılmasından sonra Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerde sancılı süreçler birbirini kovaladı. Aslında Sovyet sisteminin üç as oyuncu Rusya, Ukrayna ve Belarus SSCB’nin dağılmasına da karar veren üç büyük ülkeydi. Ama Ukrayna her zaman Rusya Federasyonu ile iyi ilişkileri yürütmesi gerektiği halde batılı kapitalizmin jeopolitik doğrultuda Ukrayna üzerinde projeler yürütmesi nedeniyle bozuk ilişkilerin yaşama geçtiği bir diğer Rus asıllı devlet haline geldi. SSCB yaşamda olduğu sürece Karadeniz’e kıyıları olan ülkeler şimdiki Rusya Federasyonu açısından sorun teşkil etmiyordu. Çünkü o süreçte Rusya Federasyonu’nun kurucusu ve ana karar alıcısı olduğu Varşova Paktı ana yönetim unsuru olan SSCB etrafında toplanarak bütün Karadeniz’e ve baltık, kuzey buz denizi kıyılarına hakimdi. Ancak tarihi sırasıyla şu gelişmeler yaşandı:

1 – Belarusya, Ukrayna ve Rusya Federasyonu’nun ortak kararıyla SSCB yani Sovyet Sosyalist cumhuriyetler birliği 26 Aralık 1991 günü dağıldı. Birliğe bağlı cumhuriyetler bağımsız devletler haline gelirken her birinin egemenlik alanı olan kıyılar ve karasuları Rusya’nın kullanım alanı olmaktan çıktı. Bu ülkelerin her biri açısından serbest piyasaya geçişin yaratacağı sancılı süreçler ve ekonomik yetersizlikler başlarken batılı kapitalizm yardım, kapitalist birliklere üyelik vaatleri ile bu ülkelerin kıyı ve denizlerini Rusya Federasyonu’na kapatarak bu ülkeyi Asya kıtasına hapsetmek peşine düştü. 

2 – SSCB dağılınca Türkiye’nin Hopa ilçesi kıyılarından başlayarak Romanya kıyılarına kadar devam eden kıyıların tek hakimi olan Rusya’nın yönetiminde sadece doğuda Soçi, Krasnador Krayi,Kerç boğazının doğu kıyısı ve Rostov kaldı. Doğu kıyılarında Batum, Suhumi çok zayıf ve küçük bir devlet haline gelen Gürcistan’a; Rostov’dan itibaren batı Kerç boğazı kıyılarından itibaren Kırım yarımadası, Yalta, Odessa, Sivastopol ve Köstence’ye kadar olan bütün Karadeniz kıyıları Ukrayna’ya kaldı. Yani Rusya Karadeniz’deki hakim gücünü önemli ölçüde kaybetti. Eski SSCB hakimiyet alanı artık bir nevi ABD güdümünde olan NATO’nun kendi hakimiyetini kurabilmek için çılgınca çalışmalara başladığı halkları kolay kandırılabilir zayıf devletçikler haline geldi.

Doğu Karadeniz’den başlarsak, Gürcistan’da 2003 yılında devlet başkanı değişimi yaşandı. Rusya yanlısı başkan Şverdnatze halkın protestoları nedeniyle istifa etti, yapılan seçimlerde ABD yanlısı olduğu açıkça bilinen Saakaşvili devlet başkanı oldu. ABD ve AB üst düzey yetkilileri hemen Gürcistan’a koşuştular, buna karşılık Rusya da yeni başkanla ilişkileri geliştirme çalışmalarına başladı. Sırtını batıya yasladığını zanneden Gürcistan 8 Ağustos 2008 günü askeri güçlerini özerk bölgeleri olan ve bağımsızlıklarını ilan eden Güney Osetya topraklarına gönderdi. Bu saldırı plânı uzun zamandır Nato, Ukrayna ve İsrail tarafından kışkırtılarak özerkliklerinden vazgeçerek Gürcistan’a bağlanmaları için hazırlanıyordu. Bu saldırıya karşı Rusya silahlı kuvvetleri de Güney Osetya ve Abhazya’ya daldı. Şiddetli çatışmalardan sonra 16 Ağustos 2008 günü batılılar adına Fransa devlet başkanı ile Rusya devlet başkanı arasında ateşkes imzalandı, ardından Gürcistan devlet başkanı Saakaşvili kuvvetlerini geri çekti. 26 Ağustos 2008 günü Rusya Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıdı. ABD, Nato, BM güvenlik konseyi Rusya’nın bu kararını kınadı. Türkiye daha yumuşak bir tonda bu gelişmelerden memnun olmadığını bildirdi. Batı, Rusya’nın bu hamlesi karşısında Gürcistan’ı yalnız bırakmıştı, bağımsızlıkları tanınan bu bölgeler ileriki bir tarihte referandumlarla Rusya’nın egemenliğini tanıyacaklardı.

Gürcistan yaklaşık 15-20 yıldan bu yana ham Nato hem de AB üyeliğini istiyor, ABD hızlı bir üyelik süreci istese de AB yavaş bir üyelik sürecini istediğini ortaya koydu. Rusya ise Gürcistan’ın NATO üyeliğine izin vermeyeceğini açıkça ilan etti. Zaten 2014 ten bu yana hem ABD hem de AB Rusya’nın enerji projelerini kısıtlayan ve finans piyasalarına erişimini engelleyen ambargolarla Rusya’yı sıkıştırırken Gürcistan’ın nato üyeliğini problem olarak ortaya çıkarmak istemiyorlar.

Osetya-Gürcistan-Rusya savaşının ABD, Ukrayna ve İsrail’in kışkırtmalarıyla çıktığı yazıldı çizildi, batılı yanlısı davranan Türkiye bu savaşta Gürcistan’a yardım olarak 45 milyon dolar verirken ABD 40 milyon dolar verdi. Her yandan insani yardım yağdı ama sonuçta ABD’nin istediği gibi NATO Rusya’nın güneyine yerleşemedi.

3 – SSCB’nin dağılmasından itibaren Ukrayna yüzünü batıya dönmüş göründü. Oysa Rusya’nın “Rus Karadeniz donanmasının” Kırım ve Sivastapol limanlarında üslenmiş olmalarından dolayı Ukrayna’nın Rusya için vazgeçilmezliği vardı. İki devlet arasındaki ilk sorunlar galiba Ukrayna’nın bu iki limandaki üsler için Rusya’dan yüksek miktarlı kira istemesiyle başladı. Kırım tatarlarının batı yanlısı tutumları karşısında Kırım Rus yanlılarının batı karşıtlığı giderek yükseldi. Bu sıralarda Nato ve AB’ne üye olmak isteyen Ukrayna yönetimi Rusya’nın Kırım halkının ayrılıkçılığı bahanesiyle karşılaştı ve Rusya bu bahaneye sığınarak 2014 yılında Kırım Yarımadasını ilhak etti. Böylece Karadeniz’de SSCB’nin dağılmasından sonra kaybettiği kıyıları ve Karadeniz’de serbest dolaşım hakkını büyük ölçüde geri almış oldu. Kırım’ın ilhakı Karadeniz’de dolaşım rahatlığı ve Rusya’nın hakimiyetini kırmak isteyen ABD ve AB’ni kızdırdı. Hemen ambargo silahını ortaya sürdüler. Kırım’ı kaptıran Ukrayna Nato ve AB üyeliği istemeye başladı. Rusya ise batıyı üyeliklerin verilmemesini sağlamak üzere Ukrayna’yı vurmakla tehdit etmeye başladı. Önce tek taraflı olarak Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan etmiş olan Donbas’taki Donetsk ve Luhansk halk cumhuriyetlerini tanıyan Rusya ertesi gün bu bölgelere askeri birliklerini gönderdi. Ardından sürekli olarak NATO ve AB üyeliği isteyen Ukrayna’yı askerden ve nazizmden arındırmak üzere 24 Şubat 2022 de askeri operasyona başladı. Yani savaş açtı. Ukrayna yönetimi kendisine Rusya karşısında güvence veren batılıların kendilerini ortada bıraktıklarını gördü. Rusya dünya ülkelerinden geniş çaplı kınama aldı, uluslararası adalet divanı ve Avrupa konseyi Rusya’yı üyelikten çıkardı. Savaş devam ediyor. Rusya Ukrayna’nın Karadeniz kıyılarını, dnyeper nehri kıyılarında konuşlanmış pek çok şehrini ele geçirdi. Belarus tam destekçisi. Bu iki ülke AB ve ABD’nin çok ağır ekonomik yaptırımlarına hedef oluyorlar.

4 – Karadeniz’in en batısındaki Romanya ve Bulgaristan 2004 yılında Nato üyesi olmuşlardı. Rusya bu iki ülkenin nato üyeliklerinin düşürülmesi için NATO’ya başvurdu ancak isteği reddedildi. Bu iki ülkenin NATO üyesi olması Nato deniz güçlerinin Karadeniz’de alan bulması demekti ve bu doğal olarak Rusya’yı rahatsız ederdi. Daha sonra bu iki ülke 1 Ocak 2007 itibariyle AB’ne üye olarak alındı. Bu da Rusya açısından rahatsız edici oldu.

Ve bütün bu çevre ülkeler şartları ışığında Rusya’nın gelinen noktada TAHIL KORİDORU baskılamaları başladı.

2000’Lİ YILLARIN BAŞLAYIŞIYLA BİRLİKTE BATILILARIN RUSYA FEDERASYONU’NU GÜÇTEN DÜŞÜRMEK ASYA’YA BİR NEVİ HAPSETMEK ÜZERE ÇABALADIĞINI İZLİYORUZ. PEKİ YUKARIDA ANLATTIKLARIMIZA BAKILIRSA RUSYA AMACI PEŞİNDE BAŞARILI DEĞİL Mİ?

Batılı kapitalizm adım adım hedefine ulaşmaya çalışırken Rusya Federasyonu da ağır ambargo şartlarına rağmen adım adım dağılmış olan SSCB’nin egemenlik alanlarına tekrar geri dönmeye çabalıyor. Batılı kapitalist sistemin dünyanın giderek artan nüfusu karşısında teknolojik gelişmelere adeta esir olduğu, insanların fiziksel ihtiyaçları yerine hizmet üretimiyle insanlığın beslenme, ısınma, barınma ihtiyaçlarını karşılayamayacağı derin bir krize yol aldığı dünyada, Rusya fiziksel ihtiyaçları giderecek bütün doğal kaynaklara sahip bir ülke olarak ambargolara boyun eğmeyecektir.

Birinci bölümün sonu