Dünyada korku, panik, endişe kol geziyor.

Ülkemizde bütün bu melanetlere ek, çok daha önemli bir bitkinlik, bir yılgınlık, bir çaresizlik göze çarpıyor.

Dışımızdaki ülkelerdeki korkunun temel nedeni, Ukrayna savaşının bir nükleer felakete doğru yönlenebileceği noktasındaki endişe.

Ama terazinin öteki kefesinde de sırtlarını dayanabileceklerine inandıkları bir hükümetleri var.

Bu umut belki de tek başına onları ayakta tutan bir psikolojik güç.

Temeli var mı bu gücün?

  • Var!

İşte mesele.

Bize doğru yöneldikçe ise, bu umut kırılıyor; kırık dökük bir hale dönüşüyor. Sonuç: 87 milyon çarpı sıfır, elde var sıfır…

Demek ki, hiçbir değeri sıfırla çarpmamak gerekiyor.

İşte bu da ikinci bir mesele!..

Şimdi soruyoruz:

Ülkemizde asayiş “berkemal” mi?

  • Ne gezer…

Ekonomi ne halde?

  • Dibe çakılmış, maliyenin tabanını oyuyor.

İşsizlik?

  • Genç nüfus umutsuz, emekliler huzursuz, orta hallide hal kalmadı. En son başımıza bir doktorlar sorunu yağdı.

Ne olacak bu işin sonu?

  • “Giderlerse gitsinler,” olacak.

Hani “bırakınız yapsınlar; dokunmayın geçsinler”di, temel kural?.. Sayın [ey!] bay ekonomistler, ne haber?

  • Gidiyor gitmekte olan…
  • Geliyor gelmekte olan…

O da ne demek, bu ne biçim yanıt.

  • Ben ekonomistim – sen ekonomistsin – o ekonomist… Bir sıkıntı mı var?

İşte bizim ülkemiz insanının hali-pür-melali bu saçmalıklardan ibarettir.

Korku, panik, endişe gibi sıkıntılar bu ülkede sıradanlaştı. Birer küçük kurbağa misali alışıldı, kanıksandı.

Ekonomik çöküşün yarattığı gittikçe büyüyen çaresizlik insanların açlık sınırına kadar dayandı, artık acıtıyor.

Korona salgını nedeni ile her gün ölenlerin sayısı, hastanelerin dolup taşması, aşı organizasyonundaki ehliyetsizlik, tedbirsizlik, bilinçsizliğin sonuçları ortada. Ap-açık ortada!

Tam da bu ortamda medya vahim bir haber olarak duyuruyor:

  • Ukrayna savaşında tam 400 sivil öldürüldü!..

İnsanlarımız üzülüyor.

Sanki, sivillerin dışındaki ölenler, askerler-subaylar insan değilmiş gibi üzülüyor… Hep birlikte üzülüyoruz.

Evet… Yaşamakta olduğumuz koşullarda işin en trajik yanı bizce şudur:

  • Yaklaşık olarak iki yıldır her gün ortalama 200 küsur insanımızı korona belası nedeniyle toprağa veriyoruz.

Üzülüyor muyuz?

Tabii ki…

Ama sanıyorum, o 400 Ukraynalıya ağıt yaktığımız kadar değil.

Çünkü her birimiz küçük, küçümencik ve her gün biraz daha küçülen kurbağacıklar olduk.

Acı-ıstırap-üzüntü aşısı yaptılar bizlere.

Bağışıklık seviyemiz müthiş!

www.soruyusormak.com