Ben bir CHP üyesi olarak bu mektubu size yazmayı ciddi ve ertelenmemesi gereken bir sorumluluk olarak görüyorum.

Doğum tarihim 27.02.1942…

1960’da bir üniversite öğrencisi olarak 28 Nisan gençliği içinde yer alan ve o tarihten sonraki tüm siyasi süreçlerde [asla hiçbir mevki-makam talebi olmadan] aktif ve eylemli olarak fiilen yer aldım.

Aradan geçen bunca yıla rağmen ülke-demokrasi-adalet-sosyal devlet ideallerini, yine kararlı bir biçimde savunmaktan vazgeçmedim.

Kendimle ilgili bu bilgileri niçin özetliyorum ve bu mektubu size niçin yazıyorum?..

İşte özet olarak yanıtı:

1.     Altılı Masa oluşturmanız, bu kadar karmaşık bir süreç içinde sürdürdüğünüz birleştirici ve barışçı çabaları yürekten ve içtenlikle kutluyorum. Sağ olun, var olun.

2.     Ancak, [eğer ince bir stratejinin taktik bir parçası değilse] gelişen zaman içinde cumhurbaşkanı adayı olma isteğinizi ciddi olarak yanlış buluyorum.

3.     Açıklıkla görüldüğü gibi AKP tarafı sizin aday olmanızı heyecanla bekliyor; yani çok istiyor. Nedeni malum.

4.     Ayrıca alevi kimliğiniz [maalesef!] kolaylıkla istismar edilecek bir öğe…

AKP’nin muhafazakâr-yandaş çevrelerinde sizin alevi kimliğiniz hunharca kullanılacaktır. Bu konu herkes tarafından bilinmektedir.

5.     Ayrıca, bağışlayın bir gerçeği –açık yüreklilikle- arz edeceğim: Siz beyaz yakalı bir bürokratsınız… Halk ile bütünleşme yönünde, her ne kadar helalleşme girişimlerinde buluyor olsanız da, bunun AKP seçmeni üzerinde önemli bir karşılığının olmadığı çok açık, reel bir gerçek.

6.     Lütfen çevrenizde oluşan çemberi aşınız. Sız cumhurbaşkanı olduğunuzda her birisi bir yerlere gelme umudu taşıyan ve bu nedenle sizin bu yöndeki isteğinize sizden fazla destek veren birden çok siyasi beklenti sahibini, silkeleyiniz…

Önemli ve değerli bir muhalefet lideri olarak çok çok önemli tarihi bir sorumluluğu yerine getirme imkânı önünüzde duruyor… Eğer temel hedef, gerçekten, ülkenin içinde bulunduğu karanlıktan kurtarılması ise, lütfen adaylık isteğinizi bir kez daha gözden geçiriniz.

Ülke, en ufak bir riskin bile göze alınamayacağı bir sırat köprüsünden geçmeye çalışmaktadır… Lütfen.

İstanbul seçimlerinde CHP’nin belediye başkanı adayı olarak Ekrem İmamoğlu’nu belirlediğinizde, ben şahsen şaşırıp kalmıştım…

Kimdi bu adam?

Kendi ilçesi dışında İstanbullunun tanımadığı bir kişi, nasıl olacaktı da kısa bir süre içinde İstanbul’u kurtarabilecekti?

İşte meselenin özü, sırrı ve içeriği bu sorunun yanıtında yatıyor.

Ve bu yanıt, o kısacık süre içinde bizzat, sahada, en açık biçimi ile tanımadığımız bu adam tarafından verildi.

İstanbul’daki dukalık büyük bir gürültü ile yıkıldı.

Nasıl oldu? Ve büyük başarının sırrı ne? Dikkatle ve tarafsız bakış açısıyla irdelenmesi gereken soru budur.

O adam; “Her Şey Çok Güzel Olacak!..” dedi.

Ve öyle oldu!

Sokak sokak dolaşıldı, halka medyatik ziyaretler yapılmadı; halkın içine, gönlüne girildi…

Genç!,. Dinamik!.. Beyaz yakalı olmayan!.. Halkın kendisi gibi gördüğü o adam bu büyük devrimi [o kısacık süre içinde] başardı…

Ne demişti reisi azam;

-        İstanbul’u alan, Türkiye’yi alır.

Size bu mektubu bütün içtenliğimle ve omuzlarıma ağırlık veren yurttaş sorumluluğu ile yazıyorum.

Lütfen sayın genel başkan,  bırakalım; ”her şey yine çok güzel olsun!”

Koy verelim, izin verelim, omuz verelim:

-        GELECEĞİMİZ ÇOK DAHA GÜZEL OLSUN!

www.soruyusormak.com