Ülkenin gündemini kaplayan [hayır, işgal eden] sorunlardan birisi de, “göç” meselesi…

Göçün bir ayağı Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, hatta Afrika ülkelerinde; öteki ayak ise, ülkemizin her bir yanına basıyor.

Ama bu arada gözden kaçan önemli bir göç istikameti daha var.

Soru şu:

-        Acaba İstanbul’da, sahici İstanbullu kaldı mı?

Hani beyefendisi ile, hanımefendisi ile…

Kabzımalı, börekçisi, postacısı, vatmanı, “Silivri yoğurdu kaymak…” diye çığlık çığlığa ara sokakları arşınlayan yoğurtçu amcasıyla… Ve gerçekten mahallenin bekçileri ile… Yani doğum kayıtlarıyla değil, efendiliği ile, tertemiz ahlakı ile sahici-sahiden İstanbullu…

Çıtkırıldım sekülerleri ile değil, ayağı bu ülkenin toprağına, zihni aydınlanmanın kızıl alevine uzanan gerçek “aydın”ları ile…

Ne dersiniz kaldı mı?

Bir kanser hücresi gibi sürekli büyüyen o kocaman bataklığın içine her gittiğimde [gitmek zorunda kaldığımda] işte bu tablo, zihnim ile gönlümün arasına sıkışıp kalıyor…

Onun için dehşetli nefret ediyorum bu fotoğraftan.

Nefretin içinde her zaman, eskimiş, küllenmiş ve kirlenmiş sevgiler vardır, derler.

Ama eğer konu İstanbul’sa… Bu özlü sözü doğrulamak çok zor.

Yani, kısacası, bu nefret… İstanbul’a karşı içimde tortu yapan bu nefret, midemi buruyor, bulandırıyor.

Ve işte şimdi yazının başında altını çizdiğimiz soruyu yinelemenin tam da sırası;

-        Acaba İstanbul’da, sahici İstanbullu kaldı mı?

Gerçek bir sayım yapılabilse, sonucun tüyler ürpertici olduğu apaçık ortalığa dökülecek.

İşte ihmal edilen, gözlerden kaçırılan asıl göç budur!

Çünkü mesele bir “insan” sorunudur.

Sınıf meselesi, ekonomik ittirmeler.

Kültür, ahlak, yerleşik-ortaklaşa değerlerin çıtası…

İşte birbiri ile pek geçinemeyen karmakarışık unsurlar bunlardır.

Yok sayılarak İstanbul’un dışına atılan “sosyal-atık” da budur!

Kültürel kaos, bu sanal [ama somut] koordinatların iki vektörü arasına sıkıştırılmıştır.

Sözünü ettiğimiz kaos bu “az bilinmeyenli” denklemin merkezine sinsice yerleşmiş, gününü gün etmektedir.

Çünkü, eğer İstanbul bu hale getirilmeseydi…

Evet.

Bu soruyu yeniden sorup, yazıya son noktayı koymak lazım:

-        Eğer İstanbul bu hale getirilmeseydi, ülke bu kadar derin bir karanlığa gömülür müydü?

Üstüne düşünmek gerek:x

-        Yoksa tavuk mu yumurtadan çıkıyor?

Ya da çıkmakta!

www.soruyusormak.com