Ben Didim ilçesine kayıtlı bir CHP üyesiyim.
Yaşım 82…
28 Nisan1960 perşembe günü İstanbul Üniversitesi bahçesindeki Atatürk heykeli önünde özgürlük talep eden eylemcilerin içerisindeydim.
Sonra 12 Mart, sonra 12 Eylül, sonra fikir suçları nedeniyle adliyeler, hapis cezaları; sonra 1974 affı, sonra ülkeye dönüş, sonra… Sonra bugünler!..
Siyaseti kocaman bir bireysel sorumluluk olarak içselleştirip, ülkemizin yaşadığı ve yaşamakta olduğu her süreçte küçüklü-büyüklü hiçbir koltuğa aday olmadım.
Hiç durmadan elimden geldiği kadar çalıştım, çabaladım ama…
Asla… Kirli, oncu-buncu, ben merkezci, ego yüklü vitrin meraklısı kirli çarkların döndüğü itiş kakışın içine girmedim.
Asla bulaşmadım!
İşte sizlere o köşeden, o düzlükten sesleniyorum.
Hayır haykırıyorum…
Yeter artık!
Bu ülkenin geldiği yerin sorumlusu sadece AKP değil; özellikle/öncelikle sizsizin, sizlersiniz…
Bu gerçeği görün.
Halkın dayanacak gücü kalmadı.
Bu ülkenin geleceğinin son derece riskli bir kırılma noktasına doğru yuvarlanmakta olduğunu görün.
Belki bunu sizlerde görüyorsunuz ama, gereklerini yerine getirmekten ısrarla kaçınıyorsunuz.
Sorun çok ama, bu küçük yazının sınırları içinde kalma kaygısı ile sadece bir iki örnek vereceğim:
Bir tüzük kurultayı yaptınız.
Şiar demokrasi…
Ama tüzük taslağını kurultay delegelerine dağıtmadan [yani okumalarına fırsat vermeden] paldır küldür oylattınız.
Ve en önemlisi…
Bir program üzerine üç ay civarında çalışacakmışsınız…
Günaydın!
Demek ki… Ülkenin [sandıkta] birinci partisi olurken bir programınız yoktu…
Yani bu ülkenin sorunlarına yönelik radikal ve somut çözümleriniz yoktu.
AKP’nin tel tel döküldüğü bir ortamda onun yıkılışından başka bir avantajınız mevcut değildi demek…
Lütfen… Ve acilen o program çalışmanızı tamamlayın.
Bu ülke için yapıp edeceklerinizi belirleyin artık.
Ve bunları hemen şimdi, yarın öbür günden de önce halka anlatın.
İnandırın onları.
Yani bizleri, hepimizi…