Hiç kimse ülkenin geleceğini risk altına sokamaz.
- Deneyeceğim, diyemez!
Böyle bir yetki hiç kimseye bahşedilmemiştir!..
Ayrıca… Bu ülkenin içine sokulduğu koyu karanlık ortam bir kader değildir.
Deneme tahtası hiç değildir.
Kişisel ikbal, siyasi hırs, şu ya da bu neden böyle bir denemeye asla cevaz vermez; vermemelidir.
Ülkenin içinde debelendiği kaos ortamı böyle [bu nitelikte/bu içerikte] bir kumara tahammül edemez.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında Devlet’in böyle büyük bir riskin içine girmesine izin verilemez.
Cumhuriyetin topyekûn ortadan kaldırılmasına seyirci kalınamaz.
Mesele bir kişinin o koltuğa oturmasının fiyakasının çok ötesindeki gerçek ve dehşetli bir beka sorunudur.
Ben-merkezcilik, narsizm ve benzeri psikolojik bireysel “nitelik[!]”ler, toplumsal yararın, demokrasinin, aydınlanma yürüyüşünün, hukuk devleti idealinin ve gerçek yurtseverliğin önüne geçemez; geçmesine izin verilemez.
Mesele [gerçekten] sen-ben-o sorunu değildir. Asla değildir!
Uçuruma doğru hızla yol alan yüz yıllık kamyonun [daha önce kitleler önünde kendisini ispat etmiş] ehil bir şoför tarafından durdurulabilmesine imkân tanınmasıdır.
Objektif, olabildiğince yansız ve sadece ülkenin geleceği yararına düşünmek gerekmektedir.
İçinde bulunulan şartlar susmaya, kenara çekilip olan bitene seyirci kalmaya, ülkenin balkonundan bir monşer tavrıyla sözünü ettiğimiz o kamyonu sadece seyretmeye imkân tanımamaktadır.
Yoksa… Çok geç olacaktır.
Ve…
Bu kez de, “geldikleri gibi çekilip gitmeyeceklerdir…”
Bu gerçeği iyi görmemiz lazım.
Göremiyor muyuz?
O zaman söylenecek tek söz var:
- Geçmiş olsun!
LÜTFEN TIK’LAYINIZ: www.soruyusormak.com