"Karavancı;  toplumun ve kültürlerin içinden geçerken kendisini [de] SORGULAYAN bir gezgindir... “

Kitabın besmelesi işte bu “küçük” cümledir…

"Sol" Sinyal adlı romanın özü, aslı, içeriği ve dünyaya bakışı yine bu kitabın içinde sığdırılmaya çalışılmış.

Kitapta [sanki] bir "yol öyküsü" anlatılıyor. İşte bu [sanki]'nin içinde Kerem ile Kerim isimli iki karavancı "kanka" var.

KARAVAN NEDİR?.. KARAVANCI KİMDİR?.. KARAVAN NEDİR?.. KARAVANCI KİMDİR?..

Bunlardan birisi Batı'ya, diğeri Doğu'ya doğru yönlenen yolculukları boyunca içinden geçtikleri kültürler ve gecelen konakladığı kampinglerin traje-komik/ hüzünlü, [ama] umutlu öykülerini sorguluyorlar...

Ve yolculuğun içeriğinde kültürün tarihçesi ve karavancılığın "dibacesi" gizli…

Kitabın önsözünde şöyle yazıyor:

"Doğu’dan Batı'ya kaydılar; Batı’dan Kuzey'e, sonra [hatta] Çin'e kadar uzandılar... Sol’u [ezberlemeden] anlamaya çalıştılar. Türlü çeşitli [ve acayip] demokrasilerin içinden, tüm darbelerin kenarından geçtiler. Sol'un tırnak içine itelendiğini izlediler umutsuzca, ama silkindiler…”

Tırnak içine savrulan “sol”un sinyali işte bu serüvende gizli…

Onlar [ikisi birden] düşünmenin yöntemi üzerinde [ağır aksak] derinleşmeye çalışırken, ne yazık ki, "esas”ı elinden kaçıran iki şaşkın... İd-ego-süper ego üçgenine paçalarını kaptırmış [veya göz göre göre sıkışmış]; çaresiz, ama umudunu bir türlü yitirmeyen... Biri "yurttaş", diğeri "vatandaş" iki gezgin…

Ve işte böylece, sayfaların arasında yaşayıp, öykülerin sonuna üç adet nokta koydular...