Bu satırlar hukuk temellerine sıkı sıkıya dayalı bir “açıklama” denemesi olarak kaleme alınmıştır.
Sonuç olarak, [tatsız-tuzsuz da olsa] sabırla ve eğer mümkünse dikkatle okunmalıdır.
Açıklamanın temel amacı, siyasal ortamda (medyada, siyasi söylemlerde ve entel sohbetlerinde] ulu-orta kullanılan bazı kavramlara çeki düzen vermeye çalışmaktan ibarettir.
Örneğin “kabine” diye bir kavram Anayasamızda yoktur. Ama fiiliyatta vardır. Toplanmaktadır, dağılmaktadır ve haber programlarına malzeme yapılmaya ısrarla devam edilmektedir.
Başka bir anlatımla [örneğin] kabine;
Anayasal bir kurum değildir.
Sadece Cumhurbaşkanı’nın atadığı ve görevden aldığı bürokratik düzeydeki “bakan”ların oluşturduğu fiilî bir yapılanmadır.
“Kabine” olarak anılan bu topluluğun ortak karar alma yetkisi yoktur.
Dolayısıyla “kabine toplantısı” aslında danışma toplantısından ibarettir.
Yani bu yapılanma hukuken “gayriresmî”dir – anayasal dayanağı olmayan bir yönetsel diziliştir.
Bütün yürütme yetkisi tek bir kişide (Cumhurbaşkanı) toplanmıştır.
2017 Anayasa değişikliğiyle birlikte:
Bakanlar Kurulu kaldırılmıştır.
Başbakanlık kaldırılmıştır.
ANCAK… Yürüyen ya da yürütülen siyasetin içinde;
Geleneksel alışkanlıklar ve kamuoyundaki algı devam etmektedir…. Israrla devam ettirilmektedir. Cumhurbaşkanı’nın bakanlarla yaptığı toplantılar, kabine toplantısı olarak adlandırılmakta… Ve SANKİ… Ortada bir hükümet ya da bakanlar kurulu var[mış…] gibi pratik-siyaset yoluna devam etmektedir. Oysa kabine, anayasal anlamda bir kurul ya da karar organı değil, fiilen oluşturulmuş bir danışma/toplantı pratiğidir.
Yürütme organı tümüyle Cumhurbaşkanının bizzat kendisidir.
Anayasa madde 8: “Yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanına aittir” hükmünü içermektedir. Anayasamızda Yüce Divan’a sevk dışında cumhurbaşkanlığı makamını denetleyebilecek hiçbir madde yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divan’a sevk kararı alabilir.
Yani?.. Ve sonuç:
Bilemiyoruz, bazı şeyleri açıklayabildik ve ters yüz edilmiş siyasal algı motiflerini ayakları üstüne oturtabildik mi?
Biz… Böyle olduğunu umut etmekle yetiniyoruz…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Faruk Haksal
KABİNE Mİ?.. O DA NESİ?
Bu satırlar hukuk temellerine sıkı sıkıya dayalı bir “açıklama” denemesi olarak kaleme alınmıştır.
Sonuç olarak, [tatsız-tuzsuz da olsa] sabırla ve eğer mümkünse dikkatle okunmalıdır.
Açıklamanın temel amacı, siyasal ortamda (medyada, siyasi söylemlerde ve entel sohbetlerinde] ulu-orta kullanılan bazı kavramlara çeki düzen vermeye çalışmaktan ibarettir.
Örneğin “kabine” diye bir kavram Anayasamızda yoktur. Ama fiiliyatta vardır. Toplanmaktadır, dağılmaktadır ve haber programlarına malzeme yapılmaya ısrarla devam edilmektedir.
Başka bir anlatımla [örneğin] kabine;
2017 Anayasa değişikliğiyle birlikte:
ANCAK… Yürüyen ya da yürütülen siyasetin içinde;
Geleneksel alışkanlıklar ve kamuoyundaki algı devam etmektedir…. Israrla devam ettirilmektedir. Cumhurbaşkanı’nın bakanlarla yaptığı toplantılar, kabine toplantısı olarak adlandırılmakta… Ve SANKİ… Ortada bir hükümet ya da bakanlar kurulu var[mış…] gibi pratik-siyaset yoluna devam etmektedir. Oysa kabine, anayasal anlamda bir kurul ya da karar organı değil, fiilen oluşturulmuş bir danışma/toplantı pratiğidir.
Yürütme organı tümüyle Cumhurbaşkanının bizzat kendisidir.
Anayasa madde 8: “Yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanına aittir” hükmünü içermektedir. Anayasamızda Yüce Divan’a sevk dışında cumhurbaşkanlığı makamını denetleyebilecek hiçbir madde yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divan’a sevk kararı alabilir.
Yani?.. Ve sonuç:
Bilemiyoruz, bazı şeyleri açıklayabildik ve ters yüz edilmiş siyasal algı motiflerini ayakları üstüne oturtabildik mi?
Biz… Böyle olduğunu umut etmekle yetiniyoruz…