Yönetim tarzı, “hesap verilebilir olmalı!..”

Bir basamak yukarıya çıkıyoruz: Yöneticiler hesap vermeli!

Mutlaka, zorunlu, olmazsa –asla- olmaz bir şart bu.

Ancak böyle bir yönetim tarzı oluşturulabilmesi için, vatandaş da, sorgulama hakkını sonuna kadar kullanacak yapıda olmalı.

Hayır!..

Demokrasi ve sosyal hukuk devleti, [gerçek anlamda ve kalıcı olarak] yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarı doğru kurulabilir.

Yakın tarihimiz bu deneyimi bütün sevinçleri ve hemen ardından gelen acıları ile yaşamadı mı?

-        Yaşadı!

O zaman işe yeni baştan başlamamız gerek.

İlk önce bizler aşağılardan yukarı katlara doğru bu çağdaş/uygarlık “ide”lerini teker teker oluşturmalı ve inşa etmeliyiz.

İşte bu nedenlerle, biz de kendi sorumluluk alanımız çerçevesinde bu hakkımızı kullanmaya çalışacağız.

Örneğin;

Halen üyesi olduğum CHP yönetimine soruyorum [sorguluyorum]:

-        AKP yönetiminin 21 yıldır devletin tüm katlarında “tek başına” egemenliğini sürdürmesinin sorumluluk payının hesabını “Halk Partisi” olarak halka verebilir misiniz?

-        Cumhuriyet düşmanı olarak tescilli bir kişiyi Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermenizin hesabını verebilecek misiniz? Örneğin beni, bu kişiye oy verme zorunluluğunun içine yuvarlamış olmanızın hesabı ne olacak? Bırakın –şimdilik- halkı bir tarafa, ben kişi olarak bunun hesabını sizlerden soruyorum ve yanıtını bekliyorum…

-        Ya Muharrem İnce handikabı meselesi… Parti içindeki rakibinizi böylece tasfiye ederek bu politika esnafını gündeme taşımanın hesabı?.. Bu meselenin hesabı da kolay kolay verilemeyecek kadar ağırdır; Eyyy… Sizler!

-        İmamoğlu’nun halkın gönlünde bir umut olarak yükselişi görmezden gelinerek [ya da çok iyi görüldüğü için] türlü çeşitli hendekler inşa etmenin [halen etmekte olmanın] hesabı nasıl verilecek?

-        Anketlerde cumhurbaşkanlığı için kişi olarak en geride ve parti olarak orta seviye sabit bir düzlemde gezinirken, buna rağmen, tamamen kişisel bir hırsla altılı masanın adayı ben olacağım tutturmasının hesabı nasıl verilecek?

-        Ülkenin geleceği [ve yerleşik deyimi ile bekası] için bu büyük riske nasıl girilir? Bu kumar nasıl oynanabilir? Muhalefet yönetiminin küçük dukalığının diğer “evet efendimci” aktörleri ülkenin geleceğini ıska geçip, kendi gelecek umutlarını öne aldıklarının hesabını nasıl verecekler?

-        Ülke adım adım uçuruma doğru yuvarlanırken yirmibir yıldır parti genel merkezinin en üst katlarındaki koltuklarınızda laf yetiştirme muhalefeti yaparken, [ne olduysa birden bire] muhalefet partisi olduğunuzu hatırlamanın gerçek nedenini açıklayabilecek misiniz acaba? Hesabını verebilecek misiniz?

Bu sorular, sorgulamalar sürüp gidebilir.

Liste o kadar uzun ki...

Hesabı verilmesi gereken eylem, eylemsizlik, söylem, söylemsizlik ve en önemlisi de, halkın itici gücünü [o rüzgarı arkanıza alarak] kitlesel bir muhalefet yapmamış olmanız; ülkenin içinde bulunduğu diz boyunu aşmış sorunların çözüm umudunu halkla birleşerek ülke sathına yayamamış (yaymamış!) olmanızın hesabı, hesap listesi o kadar uzun ki…

Evet, bu satırları karalayan kişi olarak ben, bir birey ve CHP’nin kayıtlı bir üyesi olarak bu meseleleri gündeme taşıyarak sorgulama sorumluluğuna ve hakkına sahibim.

İsterseniz beni ihraç edin…

Fark etmez mi? Hayır fark eder…

Mesele bir demokrasi kültürü meselesidir.

Parti için demokrasi meselesidir.

Bizim işimiz hesap sormak, sizinkisi ise, bu hesap pusulasını söylemle değil, eylemle, fiiliyatta yanıtlamak; öz-eleştiri yapmak.

Bundan ötesini siz bilirsiniz…

Ama bizler de [yani] biliriz!

Tek derdimiz ve tasamız şudur:

-  Ülkemizin önüne kadar [kendiliğinden gelmiş olan] bu büyük fırsatın heba edilmemesi, yeniden/yeniden büyük hatalar yapılarak ülkemizin geleceğinin ve umutlarımızın heder edilmemesi yönünde katkı vermeye çalışmak, geleceğimizin bir kez daha o makus karanlığa gömülmesine engel olmaya çalışmak...

Bildiğimiz, yapmaya çalıştığımız sadece budur.

[email protected]