Hala mı direniyorsunuz?

Oysa gerçek gün gibi, en çıplak şekli ile ortada.

Yani:

-        KRAL ÇIPLAK, hatta ÇIRILÇIPLAK…

İktidar partisi 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyor.

Durum görüldüğü gibi, mafiş!..

Ekonomi perişan, işsizlik kol boyu, cari açık rekor üstüne rekor kırıyor, dış borç tarihinin en tepe noktasına ulaşmış, halk geçim sıkıntısı içinde sürünüyor…

Ama Recep Tayyip Erdoğan girdiği her seçimi kazanıyor.

Böyle bir vakıa, dünyanın demokrasi tarihinde mevcut değil.

Ama ülkemizde yaşanıyor, hatta günden güne diriliyor [gibi]…

Bu sonucun elbet bir sorumlusu var.

Bu sorumlunun kim ve kimler olduğu da apaçık ortadadır.

Bu gerçek her geçen gün kendisini en çıplak biçimde ortaya koyuyor; koymaktadır.

Ama…

En tepede CHP’nin sayın başkanı olmak üzere bir takım kişiler [ki onlara artık açıkça Politbüro denebiliyor…] bu gerçeği görmemek ve halka göstermemek için ellerinden gelini yapıyor; ortaya koyuyor.

Geldiğimiz bu noktada artık yüksek sesle bu gerçeği dillendirmek gerekir. Bu gereklilik bir yurttaş sorumluluğudur.

Sözün özü şudur;

-        Bu bir ihanettir!

Halka ihanettir!

Bu ülkenin aydınlık insanlarına ihanettir!

Uygarlığa, laik ve sosyal hukuk devleti ilkesine ihanettir!

Ülkeye ihanettir…

“Önce insan” deniyor ya… İşte o insana ihanettir!

Çünkü… Ülkenin hızla nereye doğru sürüklendiğini artık sağır sultan bile bilmektedir; anlamaktadır.

Bu sürüklenişe çare üretmemek, ü-re-te-me-mek… Ama hala muhalefetin “çare üretim merkezi” olması gereken koltuğunda oturmaya devam etmek… Hatta o koltuğu, çeşitli manevralarla, neredeyse işgal etmek için uğraş vermek, ihanet değil de nedir?..

Lütfen olanı biteni  sağduyu ile yeniden gözden geçirelim.

Kulüp tutar gibi “yandaş” olmaktan kendimizi sıyıralım.

Çünkü ülke elden gidiyor…

Çünkü, bu ülkenin çare merkezindeki kadroyu, “bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” diyebilen, enerjik, gerçekten halkçı, dirayetli, yurtsever insanlarla yeniden tahkim edelim.

Bu gidişi [hayır sürüklenişi] durdurmanın başka bir yolu yok.

Siyaseti, aldı-verdi, benimkisi-onunkisi çemberinden çıkartalım.

Eğer gerçekten Atatürkçü isek, yani kendimizi tören Atatürkçülüğünden sıyırabilmişsek… Atatürk ilkelerini bu ülkenin değerler sistemine yeniden kazıyacak özgün-özverili-aydın insanları Ankara’ya taşıyalım.

Yeniden, pati için ve dışı demokrasiyi egemen kılalım.

Ve…

Onların ense kökünden –asla- ayrılmayalım…

www.soruyusormak.com