Doğu kültürü mü; Batı kültürü mü?

Ülke insanı böyle bir seçim yapmak zorunda değil.

Muhafazakârı-aydını, siyasal dincisi-Atatürkçü aydını; yani hepimiz, önümüze konan bu hendeğin üzerinden[hep birlikte] atlamak zorundayız.

O hendeği bilincimizle atlayacağız.

Oradan buradan bulup/buluşturduğumuz “kültür”ümüzle atlayacağız.

Ve bir şekilde ve her nasılsa, bu dar patikayı takip ederek evrensel kültüre ulaşacağız.

O zaman Jean Paul Sartre’a da erişecek zihnimiz, Hayyam’a da…

Nazım Hikmet’le de zenginleşecek gönlümüz, Dostoyevski  ile de, Baudelaire’le de…

Hele hele Aragon-Yevtuşenko-Mayakovsky… Hemen üstüne Mevlana-Hafız-Firdevsi…

İşte böyle!

Ve sonra [biraz soluklanıp]  ilimi bilime taşıyacağız… Birincinin üzerine serilmiş olan ince gri-kara tülü, ak aydınlıkla ağartacağız…

Yani işin özü, özeti, kısacası; kültürdeki yapay [türlü çeşitli maksatlara hizmet eden] bölünmeyi, bölücüleri ile birlikte dışlayacağız…

Hayır yanlış!

Onları dışlamak yerine, evrensel kültürün aydınlığı ile hesaplaşmalarını sağlamaya çalışacağız.

Zor mu iş?

Evet, çok zor.

Ama ülke aydınının önünde bundan daha zor işler var. Görevler, çetin sorumluluklar var.

Bizler bunca karmaşanın içinde debelenirken, altını çizmeye çalıştığımız bu kültür sorununu ikinci dereceden bir işlev olarak değerlendirmenin çok büyük bir hata olduğu düşüncesindeyiz.

Çünkü insanın karşısındaki tüm nesnel sorunlar, onun kültürel bütünlüğü ile ve ulaştığı motivasyonun itici gücü ile çözülebilir.

Bir başka ifade ile Doğu kültürüne dönük ya da Batı kültüründen yana olmak değil; bu iki kültürün sunduğu malzemelerle kendimize özgü bir kültür inşa etmektir mesele…

Öznel, yerel ve genel şartlara ve geleceğin özlemlerine dönük realist bir kültür yaratmak!..

Soruyu yineliyoruz:

-        Zor mu bu iş de?

-        Evet, çok zor!

Ama aydın olmak, bu zorluğa göğüs germeyi ve böyle bir zihinsel/ruhsal gücü gerektirir.

Eğer bu güce burun kıvırıyorsak…

Aydın filan değil, monşer bir seküleriz, hepsi bu kadar…

www.soruyusormak.com