Üyesi olduğum Edebiyatçılar Derneği’inden bir çağrı aldım.

Çağrının konusu, “Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı”

Katılmamız öneriliyor.

Fuar 3 Aralık ile 11 Aralık arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde.

Katılacak mıyız?

-        Evet.

ANCAK… Katılmamız konusunda iki konu zihnimizi meşgul ediyor:

1.     Bulunacağımız stantın sorumlusu: Musa Dinç.

Musa Dinç, sağlıkçı, öğretmen, yazar bir arkadaşımız. Çok sayıda kitabı var.

BİR TÜRLÜ ALIŞAMIYORUZ BİR TÜRLÜ ALIŞAMIYORUZ

Ancak, zihnimizi çimdiren ve bizi bu etkinliğe aktif olarak katılmaya iten en önemli etken, onun geçtiğimiz yıl organize bir linçe maruz bırakılmış olması…

Anneannelerimizin dilinde Anadolu bebelerine söylene/gelen bir masalı, modernize ederek edebiyatımıza kazandıran Musa Dinç müstehcenlikten yargılandı. Hatta kısa süreli de olsa hapishane hayatının acı deneyimlerini yaşadı. Ama sonuç düşünce özgürlüğünden yana edebiyat tarihimize bir not olarak eklendi.

Kitap Fuarı’na katılma nedenlerimizin başında bu kişinin şahsında düşünce özgürlüğüne saygımız ve desteğimiz gelmektedir.

2.     ANCAK, bir iki kitap yazdığı için “yazar” olarak anılan kişilerin masaların arkasına dizi dizi konuşlanarak [kitap imzalama battaniyesi altında] “satış” yapmalarını bir türlü hazmedemiyorum. Buradaki satışın konusu da biraz belirsiz…

Satışın konusu  yazarın reklamı mı: yoksa kitap mı?..

Hangisidir gerçekten… Bir türlü kabullenemiyorum.

Alışamıyorum. Bu tedirginliğimi yok edemiyorum.

İçtenlikle ifade ettiğim bu duygusal [somut ve nesnel] hal vaziyeti, inşallah yazar arkadaşlarımızın az-biraz-yoğun tepkisi ile karşılanmaz.

Bir kez daha inşallah.

Ve amin!

www.soruyusormak.com

Editör: Faruk Haksal