Örtünme, soğuğa ve sair dış etmenlere karşı koyma ihtiyacından doğma bir kendini koruma aracı.

Bir de, günlük yaşam içinde cinsel dürtüleri uyarmanın önlenmesinin “toplumsal çare”si…

İnsanlar bu “çare”yi toplumsallaştırmış; hatta yerel ahlakların merkezine oturtmuş.

Batı toplumlarından bu merkez biraz da olsa uzaklara itilmiş, hiç değilse ahlak öğretilerinin güdümünden çıkartılmış durumda.

Yani örneğin bir kadının orasının burasının gözükmesi batı erkeğini fazla gıdıklamıyor; gıdıklasa bile bireysel kontrol süzgecinde eleniyor; önemsizleşiyor.

Ancak… Özellikle Müslüman toplumlarda durum tam tersine işliyor.

Kadın, bilindiği gibi, az-biraz veya tümüyle örtülüyor.

Saklanıyor.

Onun doğasından yükselen cinselliği [toprağa olmasa da,] karanlık çarşaflara gömülüyor.

Bunun vitrine konan nedeni, dini gereklilikler…

Gelin bu gereklilikleri biraz sorgulayalım:

En kaba bir bakış açısıyla bize göre başta gelen nedenler şöyle:

1.- Erkek seçtiği kadını [ya da kadınları] kendisine, sadece kendisine saklamak istiyor. Onun bedenini, bireyliğini, yani kendisini öteki [potansiyel rakip] erkeklerden kaçırmak, gizlemek ve sadece kendisine ait kılmak istiyor.

2.- Bu toplumlarda erkeklerin büyük bir kısmı, kadının saçından, ellerinden, ayak bileklerinden, boynundan, omuzlarından… [bu liste böylece sürüp gidebilir…] tahrik oluyor, tahrik!..

Oysa bu tahrik oluş bizce açık ve net bir cinsel açlık belirtisidir. Kadınlı-erkekli doğal ve olağan sosyal yaşamdan kaçış itirafıdır. Bu kaçışın nedenleri ise, sanıyoruz psikolojik bir teşhisin konusu ve tedavi meselesidir.

3.- Sosyal hayattan ve özellikle de çalışma süreçlerinden kadının tasfiye edilmesi ise, geri/uygarlık dışı/ortaçağı bile geride bırakan bir bağnazlığın sonucudur. Ve böyle bir dünya görüşü içine hapsedilen kitlesel cehaletin en açık tezahürüdür.

Şimdi…

Tabii ki sizler yaptığımız bu sıralamaya farklı ve yeni maddeler ekleyebilirsiniz. Bizim amacımız ise, değinmeye çalıştığımız bu soruna zihinlerimizde bir sorgulama parantezi açabilmekten ibaret.

Örtünmekten ve saklanmaktan kaçınmanın ruhsal alana yansıması ise, içtenlik!

O müthiş, olağan ama ulaşılması oldukça güç değer…

Sonuç olarak bu yazıyı sonuna kadar okuma sabrını gösteren insanlara bir soru:

-        Yapmanızı dilediğim bu sorgulama boyunca acaba [kendinize dönük] ne kadar içtensiniz?

Bir de bunu sorgulayalım, lütfen.

www.soruyusormak.com