Günümüzün gündemini artık “reis” değil, muhalefet belirliyor.

Artı bir puanı çantamıza koyalım.

Sonra da belirlenen gündemin içeriğine bir göz atalım: Helalleşme!

Çantamıza koyacak bir artı daha var mı onu sorgulayalım.

Evet…

Ana muhalefet partisinin lideri “muhafazakâr” kitle olarak adlandırılan [bir başka deyimle AKP’nin oy deposu olarak tanımlanan

] oldukça kalabalık bir seçmen kitlesine sesleniyor:

  • Gelin helalleşelim!

Olur, peki…

… de, biz de elimizin hamuru ile o muhafazakar kitlenin sözlüğüne bir göz atalım.

Şöyle tanımlanıyor o sözlükte helalleşme kavramı:

“Helalleşmedeki helâl kelimesi, “haram”ın karşıtı olan helâl ile aynıdır. Helalleşmeden sonra kulun hakkı ortadan kalkmakla birlikte, helâllik dilemeğe yol açan fiil helâl hale gelmiş olmaz. Yani ortada bir haramı helâl haline getirme durumu yoktur, yalnızca kişinin yapılan şeyden dolayı kendi hakkından vazgeçmesi hadisesi vardır…”

Sayın Kılıçtaroğlu bu ince ayrıntının ayırdında mıdır acaba?

Devam ediyoruz:

 "Helalleşme ile, zalim [lütfen dikkat buyurulsun: ZALİM!] , mazlumdan üzerindeki hakkı bağışlamasını dilemiş olur. [Oysa…] Allah'ın haram kıldığı şeyden hasıl olan günahı bir kimsenin helâl kılması mümkün değildir" (Tecrîd-i Sarîh, Tercümesi, VII, 376)

[Alim-i ulema:] Zübeyir YETİK

Sonra da sayın muhalefet liderimizin helalleşmesinin en ön cümlesine oturtturduğu   ilk maddesine oturttuğu maddeyi bu alıntının altına yerleştirelim:

“1.- 28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz"

Evet yüzlerce sayfa sürse [belki de] meramımızı doğru dürüst anlatamayacağımızı düşündüğümüz bu dar kapsamlı yazının altına, son olarak, 28 Şubat Muhtırası olarak isimlendirilen Milli Güvenlik Kurulu kararlarından küçük bir alıntı ekleyelim:

Millî Güvenlik Kurulu'nun 28 Şubat 1997 tarih ve 406 Sayılı Kararına Ek-A: (rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler)

1-Anayasamızda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4'üncü maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

2-Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı'na devri sağlanmalıdır.

Lütfen dikkat: Milli Güvenlik Kurulu Anayasal bir kurumdur. Bu metnin altında devrin başbakanı Tansu Çiller ile başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan’ın da imzası vardır.

Son cümlemiz Süleyman Demirel’in o çok meşhur sözüdür:

  • Va mı bunun başka bir izah tarzı?

www.soruyusormak.com