Her gün yeni bir gündür ama, -aynı süreçte- yeni bir imtihandır da…

Olaylar her gün önünüzden bir sinema şeridi gibi geçer.

Ve sizden bir şeyler ister:

  • Onay…
  • Ret…
  • Direniş…
  • Seçim…

Ve:

  • Bilinç!

Zaten bu sonuncu şık, gerçekte öteki “şık”ları [becerebilirse] belirleyen temel unsurdur aslında.

Ya yiyip-yuttuğunuz ezberinizle değerlendireceksiniz önünüzdeki seçenekleri…

Ya da, sorgulayacaksınız, doğal olarak zorlanacaksınız az/biraz… Ama bilincinizi bileyeceksiniz bıkmadan usanmadan ve hiç durmadan.

Tabii ki, [becerebildiğimiz kadar] objektif-sağduyulu-ve ön yargısız…

Gün, şubatın 27’si. Yıl 2022.

İşte size sözünü ettiğimiz o sinema şeridinden küçüklü büyüklü kesitler, buyurun, seçin bakalım:

PUTİN:

1975 yılından itibaren KGB'de çalışmaya başlıyor. Bir süre Almanya’da casusluk görevi yapıyor. Hatta İzmir Aliağa’da da [gençliğinde] bir yıl kadar aynı görevi icra ettiği yazılıp çizilenler arasında.

Sonra Leningrad’a dönüyor Komünist Partisi’ne katılıyor. Parti 1991 yılında kapanana kadar aktif üyeliğini başarı[!] ile sürdürüyor. 

Sonra SSCB çözülüyor. Ama Putin bu çözülmenin hemen ardından küllerinden yeniden doğuyor… Soldan sağa, yani komünizmden faşizme doğru hızlı adımlar atıyor; yatay geçiş yapıyor. Ve önündeki merdivenleri hızla tırmanarak [ve her türlü engeli bir türlü aşarak] 1998-1999 yıllarında, Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin (FSB) başkanlık koltuğuna oturuyor.

Ama aynı zamanda da Sovyetler Birliği sonrasındaki yeni Rusya'nın “polit-bürosu” olarak da adlandırılan Rusya Güvenlik Konseyi'nin sekreterliği koltuğuna kuruluyor.

Putin’in sonrası ise herkesin malumu… Şu anda Rusya’nın “tek adamı…” olarak savaş-bombalama-işgal ve kan dökme emirlerini sıraya sokmakla meşgul.

ZELENSKİY:

Bizim siyaset magazini ustası medyamız bu ünlü televizyon komedyenini yeteri ölçüde, hatta fazlasıyla tanıttı.

Medyamız bu değerli şahsiyetin arkasındaki karanlık güçleri, onu sırtından önce kameraların önüne ve sonra da kara-işlerin üretildiği devlet başkanlığına ittiren anlı şanlı kıdemli faşist-neo-mafya ağalarını ıska geçse de, ahalimiz ilgi alanın sınırları içindeki tüm bilgilere böylece ulaşmış oldu.

Ama biz tam da bu noktada iki küçük bilgiye yer vermenin gerekli olduğunu düşünüyoruz:

1.- Ünlü komedyenimiz, bir röportajında Nürnberg Mahkemesi’nde hüküm giyen Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera’yı “Ukraynalıların bir kısmı için tartışmasız bir kahraman ve özgürlük savaşçısı olarak gördüğünü” dile getiren bir entelektüeldir.

2.- Ukrayna’nın “seçilmiş” devlet başkanı Zelenskiy ;

  • Patronu ve oyun kurucusu Poroşenko’nun de-komünizasyon politikasını desteklediğini;
  • Donbas’taki ayrılıkçıların Minsk anlaşmasında özel statü ve affa tabi tutulmasına karşı olduğunu;
  • Rusça’nın sanat alanında ve sosyal medyada yasaklanmasını desteklediğini…

…ifade edebiliyordu.

Zelenskiy [nasıl olabiliyorsa,] işte böyle, “neo liberal-faşist” özgün bir şahsiyetti.

Üstelik saf-kan Yahudi bir Musevi olmasıyla birlikte…

BİZİM MAHALLE:

Şimdi de…

Dere tepe düz gidiyor, geliyoruz bizim mahalleye…

Birileri şöyle diyordu:

  • Ukrayna savaşını biz fırsata çevireceğiz.

Son günlerde edilmiş en gerçekçi tespit işte budur.

Çünkü;

Savaş başladı: petrolün varil fiyat yükseldi.

İşte fırsat: Dolar yükseldi. Benzin-mazot tavan yaptı. Zam korkunç!

Ertesi gün petrolün varil fiyatı düştü:

İşte bir fırsat daha: Dolar biraz kımıldadı. Benzin-mazot zammı aynı seviyedeki görkemli yerine sırt üstü serildi, daha bir güzel yerleşti…

Aklınızla bin yaşayın, diyeceğiz ama; kime?

Putin’e mi? Zelenski’ye mi? Yoksa bizim mahallenin akil adamlarına mı?

En iyisi anlamsız bir temenni aracılığı ile frene basalım:

  • Haydi, hayırlı savaşlar!..

www.soruyusormak.com