Demokrasi, hukuk devleti, özgürlük…

Var mı itiraz eden?

Sanıyorum, yoktur.

Ama bu değerleri talep eden?..

İşte o eksik.

Yeteri ölçüde, ciddi biçimde, güçle, eylemle ve ısrarla talep eden?..

  • Namevcut!

İşte sorunun tümü ve kendisi de zaten bu noktada gizli.

Bizler… Uygarlığın en önemli temel değerlerini bizzat talep ederek değil, bize sunulduğu için, “ihsan edildiği üzere” edindik.

Neredeyse gökten zembille [bir gecede] indi Cumhuriyet.

Bu nedenle uygarlık değerlerinin kıymetini yeterince idrak edebilmiş değiliz.

Demokrasi mi ortadan kaldırıldı?

İki küçük öksürük…

Sonrası?

Kır belini Ali Dayı, çekil sırça köşküne; bana dokunmayan diktatör bin yaşasın…

Adaletin çivisi mi çıktı?

Az-biraz-şikâyet… Sonra tevekkül; sonra teslimiyet, sonra uzat başını celebin baltasının önüne, ne gam?..

Kanıksamışız olan bitenleri.

Kanıksıyoruz yeniden yeniden…

Elektrikler mi kesildi?

  • Otur bekle, gelir nasıl olsa.

Devletin bütçesi her geçen gün biraz daha mı açık veriyor?

  • Yan gel yat; düzeltirler nasıl olsa; tevekkültü teal’alah…

Doğal gaza, elektriğe, benzine görülmemiş zam, duyulmamış zam… Zam üstüne zam, zam sırtına zam!...

  • Düzelir günün birinde, yarın ola hayır ola…

Kanıksamışız.

Alışmışız.

Alıştırılmışız.

Yani… Uyutulmuşuz; hor hor; mışıl mışıl.

Oysa demokrasi, adalet, özgürlük, bağımsızlık talep ister.

Sürekli, dirençli, bilinçli bir güç ve eylem ister.

Eylem birliği, örgütlenme, “hayır, yeter artık!” demeyi bilme ister!

Uygarlığın hiçbir değeri içine saklandığınız kuytu köşelerde gelip sizi bulmaz, bulamaz.

Siz onun peşinden koşacaksınız.

Onu yakalayıp, hazmedip, içinize sindireceksiniz.

Kolay değil bu işler; haklısınız.

Ama uygarlık böyle bir şey.

İnsanlığın yüzyıllardır didinip ulaştığı bir yükseklikten söz ediyoruz.

O yüksekliğe tırmanacak zihnimiz, direncimiz ve gücümüz olması gerek ve şart.

En başta da -tabii ki- niyetimiz…

www.soruyusormak.com