Memleketin derdi hiçbir yere sığmayacak kadar büyük, biliyoruz.

Vatandaşın derdi de, memleketinden beter acılı, sancılı…

Bir yanda omrikon belası, kovitin üstüne tırmanmış insanlarımızı ezip geçiyor; öte yanda hayat pahalılığı, işsizlik, hatta açlık: Açlık sınırına dayanmış insan hayatları…

Hemen yanında bireysel özgürlüklerin tahribatı, insan hakları kavramının dumura uğratılması, bir adım sonra hukukun çivisinin yerinden oynaması, oynatılması… hepsi, hep bir arada, tümüyle feci, acıklı, umut törpüsü…

Ve biz şimdi bütün bu sorunların üstüne [hemen yakın geçmişimizde] yani birkaç gün önce meydana gelmiş bir olaydan; hayır vakıadan, söz edeceğiz…

Biliyoruz olay, vakıa demek.

Ama böylece kavramlar daha da üst üste binsin istedik.

Hem vakıa, hem olay, ikisi bir arada…

Evet…

Şimdi size belki de başımıza gelen bütün bu melanetlerin temelinde yatan, ülkenin merkezinde çöreklendiği bir yere bağdaş kurup oturmuş olan [ve eminiz, hayır belki de…] bütün bu rezilliklerin yaratıcısı olan o olaydan söz edeceğiz.

Nereden… nereye demeyin.

Hemen kaşınızı yukarı doğru kaldırıp itiraz etmeyin ve bir kez daha, lütfen bir kez daha, soğukkanlılıkla düşünün.

Olay şu: Haber metninden aynen aktırıyoruz:

Türkiye Futbol Federasyonu, geçen sezonun lig ve kupa şampiyonu Beşiktaş ile kupa finalisti Fraport TAV Antalyaspor arasındaki Turkcell Süper Kupa maçının Katar'da oynanacağını duyurdu.”

Ayrıca maç Ahmet “Bin-Ali Stadyumunda oynanacakmış…

Eeee?

Yoksa tek sözümüz [sadece], “iyi oynayan kazansın”dan mı ibaret?

Yoksa hayret ederek bu satırları okuyor ve ne var bunda mı diyorsunuz?

Çok şey var.

Belki de başımızın üzerine çöküp, o değerli uzvumuzu önümüze eğdiren tüm melanetlerin ana nedenleri var.

Ne alakası mı var, diyorsunuz?

Birden çok alakası var.

SORU 1.- Bu kararı alan tırnak içindeki “federasyon” acaba gerçekten Türkiye’nin bir kurumu mu?

SORU 2.- Antalya’nın öz-be-öz milli bir spor kulübünün isminin başındaki Fraport TAV neyin nesidir?.. Bu isimlerin yabancı dilden ithal edilmiş olması ve çok daha önemlisi temsil ettikleri finans egemenlikleri hiç kimseyi rahatsız etmemekte midir? Yoksa bizler de yavaş yavaş kaynatılan kurbağa misali, her şeyi kanıtsayan, baş-eğen, farkındalık bilincini dumura uğratmış bireyler haline mi geldik? Ayrıca bu hasletlerden kendisini sıyıran kişiye gerçek anlamda “birey” denebilir mi? Ortaçağ’ın orta yerinden 21. yüzyıla her nasılsa yuvarlanmış olan bu garabet insan yapısından çağdaş bir vatandaş devşirilebilir mi?

VE SON SORU: Niçin Katar?

Niçin Ankara, Konya, Samsun, İzmir, Diyarbakır… değil de Katar! Bu kadar çabuk mu teslim olduk; bu kadar mı üç kuruşun kölesi olduk?

Bu arada bir de kupanın adına bakalım: Turkcell Süper Kupası…

Sözcüklerin her üçü de yabancı…

Üstelik Türkcell de… Yine… Ve yeniden Katar!

İşte böyle [her şeyi kendi özel sırça köşkünden seyreden] sayın seyirciler…

Ama belki sizler de haklısınız. Çünkü [ne demişler];

  • Böyle başa, böyle tarak!

Geçiniz.

www.soruyusormak.com