BİLMİYORUZ… İŞTE ESAS SORUN BU!

Sayın Kılıçtaroğlu türban “açılım”ını ince bir siyaset olarak gündeme taşıdı…

Reis, 18 üstünden kendisine doğru havalanan topa volesini yapıştırdı. Sonucunu açıklamak [belki de] Resmi Gazete’de yeni yayınlayan premotüre doğmuş yasamıza aykırı olabilir; bu konuyu geçiyoruz.

Özetle, bu pasın gol olup olmadığı üzerine ülkemiz aydınları arasında entel-dantel-ideolojik-akademik tartışmalar sürerken Sayın Kılıçtaroğlu [hiç kimselere haber vermeden] soluğunu ABD’de aldı.

Neden gitti Amerika’ya?

Kimlerle [ve niçin sadece onlarla?..] görüştü?

Birilerinin Newyork’taki saltanat gökdeleninin görüntüsünü arkasına alıp video-vıdıvıdı-muhalefeti düzenlemenin maliyeti ne kadara ulaştı? Bu özgün muhalefet hamlesinin siyasal etkisi ve anlamı kaç arşına ulaştı? Kaç okka çekti bu yaratıcı düşüncenin Türkiye’deki yansıması?

Bilmiyoruz.

Ana muhalefet partisinin dış ülkelere kendisini anlatması, tanıtması, inandırması önemlidir; evet…

Ama…

Dış ülkeler ABD’den ibaret değil galiba.

Sayın Kılıçtaroğlu niçin dönüşünde örneğin Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya ve falan filan ülkelere uğramadı?

Bilmiyoruz.

Acaba bu ülkelerde [ABD’de olduğu gibi] görüşebileceği akademisyen kadrosu mu yoktu?

Bilmiyoruz.

Ayrıca… Yabancı ülkelere Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Katar, İran, Rusya gibi ülkeler de dahil sanıyoruz.

Sayın Kılıçtaroğlu –acaba- iktidara geldiklerinde [yani gelebilirlerse] nasıl bir Türkiye hedeflediğini [hedeflediklerini…] Ve özellikle kendisini anlatmasını, tanıtmasnı, inandırmasını önemli bulmadı mı, merak içindeyiz.

Ama bu sorularımızın yanıtlarını maalesef bilmiyoruz; bilemiyoruz.

Peki niçin bilemiyoruz?

En başta sorulması gereken yakıcı soru budur.

Yanıtlanması gereken sorun budur.

Birileri diyor ki:

-        Sizler tek-adam yönetimine karşısınız, tamam…

Ama acaba şu anda tek-adam muhalefeti tarafından mı yönetilip, yönlendiriliyorsunuz?

Bu birilerine yanıt veriyoruz:

-        Bizler bu soruyu “hayır, asla!” biçiminde karşılıyoruz.

Belki de karşılamak isteği içindeyiz…

Gerçekte bizler demokrasiyi hem ülke için, hem tek tek bireyler için, yani hepimiz için talep ediyoruz.

Parti içi demokrasi de işte bu özgürlüğün artı-cabası olsun, [diyoruz!]…

Sahiden demokratik, laik ve gerçekten adil-tarafsız bir hukuk devleti…

İşte her şey [ancak o zaman] çok güzel olacak.

Yani olabilir.

Yani olabilecek.

www.soruyusormak.com