Bir düşünür, “mizah, trajedinin en kesif biçimidir,” demiş…

Nedense bu söz takıldı [zihnimize değil] yüreğimize.

Yaşadığımız deprem felaketinden daha feci bir trajedi tasarlanamaz çünkü!

Yaşanamaz!

Ve sanıyoruz bu trajediyi de fotoğrafta gördüğünüz şu küçücük çocuğun yüz ifadesinden daha iyi hiçbir şey anlatamaz.

Peki, o korku, endişe, güvensizlik dolu gözlerden, bu olağanüstü trajediden mizaha nasıl geçebiliyoruz?

İşte gerçek mizah, bu trajedinin en kesif, en yakıcı içeriğinde…

İşte bir yapı denetim şirketi tabelası.

Trajedi, o tabelanın ardındaki mekânda oynanan “duygusal” alicengiz oyunlarının dibinde…

İşte yıkıntılar.

İşte o yıkıntının üç kuruşluk failleri…

İçiniz burkuluyor mu?

Özgürlüğün Dibi... Özgürlüğün Dibi...

Onların burkulmuyor.

Burkulmamış ki, bu günlere taşıdılar bizi milletçe, halkça, yurttaşça…

Gerçekten duyarlı bir insan, sahici bir mizah karşısında kahkahalara boğulmaz; sadece dudağını ısırır, yavaşça.

Gülümser biraz ve utanır gerilen yanaklarından.

Susar.

www.soruyusormak.com

[email protected]

Editör: Faruk Haksal